25 Mart 2010 Perşembe

Muhsinler Ölmez ...



Vatan millet aşkına,
Din ve devlet aşkına,
Yol başımız, öncümüz,
Şehit oldu bozkurdum,
Var olsun diye yurdum,
Dinmez yürek sancımız!

Ağlar, yüzümüz gülmez
Bu devran böyle sürmez
Muhsin’ler ölmez, ölmez!
Ardından vatan ağlar
Kefensiz yatan ağlar
Muhsin’ler ölmez, ölmez!

Güneş doğar ağarır,
Yağmur yağar, göğerir,
Bileylenir hıncımız!
Evliyalar, erenler,
Zemahşer Alperenler,
Çocuğumuz, gencimiz…

Ağlar, yüzümüz gülmez
Bu devran böyle sürmez
Muhsin’ler ölmez, ölmez!
Ardından vatan ağlar
Kefensiz yatan ağlar
Muhsin’ler ölmez, ölmez!

16 Mart 2010 Salı

Mekanın Cennet Olsun Babaannecim ...


16 Mart 2009.. Günlerden pazartesi.. Vakit 13-14 arası bir saat.. Dersteyim.. Dersi dinleyemiyorum çünkü aklım, 12 'sinde ameliyat olan ve yoğun bakımda bekleyen babaannemde.. Onu düşünüyorum ve dua ediyorum; "Allah 'ım hakkında hayırlısını eyle" diye.. Çünkü bilmiyorum hangisini diyeceğimi.. İki olumsuz olaydan hangisini söyleyeceğimi bilemiyorum.. "Hayırlısını eyle" diyorum.. Ve telefon çalıyo.. Arayan babam.. Derste olduğum için meşgule düşürüyorum.. "Allah Allah! Gündüz vakti babam aramaz beni.. Niye aradı ki şimdi..?" diyorum.. İçime bir korku doluyo.. Anlıyorum ama anlamak istemiyorum.. Hemen arkasından abim arıyor bu defa.. İşte o an niçin arandığımı anlıyorum.. Abimi de meşgule düşürüyorum.. İçim öyle bir sıkıntıyla doluyor ki.. Anlatamam.. Anlamaksa mümkün değil.. Anlamak için yaşamak gerekir çünkü.. Dersin bitmesini bekliyorum fakat o kısacık ders bir ömür geliyo bana.. Bitmiyor bir türlü..

Ders bitiyor nihayet.. Ben hemen abimi arıyorum ama nasıl korkuyorum.. Aklıma gelen şeyin doğru olmasından korkuyorum.. Böyle bir haberi son 4 gündür bekliyoruz, artık kendimizi de inandırmaya başladık ama yine de korkuyorum.. Ama ne kadar korksam da aramaktan başka çarem yok tabii.. Abim tam da korktuğum şeyi söylüyor bana aradığımda.. Babaannem vefat etmiş... Büyük bir üzüntü.. Burukluk.. Şaşkınlık.. Dona kalmak.. Ağlamak.. Bunları tek tek yaşıyo insan.. Fakat bir süre sonra hiç bişey hissetmiyorum gibi sanki.. Kabullenmekle kabullenmemekle arasında git-gel ler yaşıyorum.. Ama bir gerçek var ki çok etkileniyorum o anda.. Ve hala.. Niçin bu kadar çok etkileniyorum..? Hastanede 2 hafta boyunca beraber oluşumuz ve yaşadıklarını benim de an ve an yaşamamdan dolayı mı..? Bilemiyorum..

Akşam abimle birlikte otobüse binip memlekete gidiyoruz.. Son vazifemizi yerine getirmek için.. Ve öğlene doğru da Babaannemizi defnediyoruz.. Sevdiğin birinin cenazesinde bulunmanın gerekliliğini ve bunun önemini anlıyor insan..

Bu resim ise definden sonra çekildi.. Abim çekmiş.. İyi ki de çekmiş..

Mekanın cennet olsun İnşallah Babaannecim.. Dualarla..



2 Mart 2010 Salı

ALLAH Tamamına Erdirsin Abdül ...


Cuma gecesi apar topar Bucak 'a gitmek üzere yola çıkan arkadaşımız Abdül, "bu işler önemli ve ciddiyet isteyen işlerdir. Ve bu işlerde mümkün olduğunca acele etmek gerekir" ilkesini uygulayarak, çok geçmeden, babamın doğum günü olan ve hatta 2. cemrenin düştüğü gün olan 27 Şubat cumartesi akşamı söz yüzüğünü takmıştır. Böylelikle evliliğe ilk adım olarak adlandırılan nişana bir adım daha yaklaşabilmek adına (halk tabiriyle) sözlenmiştir. Tabii bu durum bende ilk başta korkuya sebep olmuştur. Çünkü beraber eve çıkalı daha bir ay bile olmadan böyle bir olaya adım atması ve bende oluşan "Abdül yazın evden çıkacak mı..? Eğer çıkacaksa kişi başına düşen kira miktarı daha da mı artacak şimdi..!" endişesi, çok geçmeden yerini ferah ve mutluluğa bırakmıştır. Çünkü ilk aldığımız duyumlara göre, Allah nasip ederse (İnşallah), arkadaşımız Abdül 2010 yazında nişan, 2011 yazında da düğün düşünmektedir. Abdül 'ü bilmem ama bu benim için mutluluk verici bir olaydır.. :)


Şaka bir yana Abdül 'ü gerçekten kutluyorum. Bu büyük hareketi, biz evde kalmış bekarlara umut ve cesaret vermiştir. "Herkesin bir nasibi vardır" ve "Nasibin nerden ve nasıl geleceği bilinmez" doğrularını bize yaşayarak göstermiştir.

ALLAH hakkınızda hayırlı eylesin ve hayırlısıyla tamamına erdirsin İnşallah.. Darısı tüm bekarların başına.. :)